Melis Melina... Öncelikle bize kendinizden bahseder misiniz?
İran Azerisiyim. 1981 doğumlu ve iki çocuk annesiyim. 2013’ü 2014’e bağlayan gece, Türkiye’ye mülteci olarak geldim. Güzellik merkezleri açarak burada ticari yaşantıma başladım. Akabinde gelinlik dükkanı ve atölyesi açtım. Burada bir de evlilik yaptım ancak sürdüremedik. Burada tekrardan okul hayatıma başladım. Bildiğiniz üzere İran’da kullandığımız alfabe bile farklı. Ben de her şeyi yeniden öğrenmek adına yeniden okumaya başladım. Türkiye’de önce açık liseyi bitirdim. İran’da okuduğum okulların burada denklikleri kabul görmüyordu. Ardından Başkent Oyunuculuk Akademisini bitirdim. Şu anda da radyo, televizyon ve sinema bölümüne kaydımı yaptırdım. Yani benim için öğrenmek, hayat boyu bitmeyecek bir istek diyebilirim.
İran’da ne üzerine eğitim almıştınız?
Laborant ve gazetecilik okudum. Orada gazetecilik yapıyordum. Ayrıca kitap yazdım. Çocukluktan da edebiyata da merakım vardı. İlk çalışmamı 9 yaşında yaptım ve o dönemde İran Cumhurbaşkanı’ndan 75 kitap ve üç adet tam altın hediye aldım. O zaman da İran’ın en küçük yazarı unvanını almış oldum.
Akabinde İran’da eğitim ve iş hayatından sonra Türkiye’ye gelmeye karar verdiniz. Buradaki hayatınız nasıl geçiyor?
Türkiye’ye geldikten sonra bir evlilik yaptım. Çok severek evlendim ama olmadı. Anlaşamadık. Ne yazık ki her şey hayatta insanın istediği, beklediği gibi olmuyor. Öyle olsaydı, insan kalemi eline alır kendi kaderini yazardı istediği gibi... Sonrasında İstanbul’a geldim ve bir arkadaşımın tavsiyesiyle oyunculuk ile tanıştım. Bugün halen menajerliğimi sürdüren Mevlüt Dede ile tanıştım. Bana büyük yardımları dokundu kendisinin. Hep arkamda durdu ve devam ediyor.
Bir de müzikle uğraşan, müzisyen bir kimliğiniz varmı?
O da başka bir arkadaşım sayesinde oldu. Bana “Sesin çok güzel, neden şarkı söylemiyorsun?” diye sordu. Önceleri hiç düşünmediğimi söyledim ama ısrar edince denemeye karar verdim. Suat Hocamla ve Temel Hocamla tanıştırdılar. Ben de iki hocamla çalışıp şarkı söylemeye başladım. Sezen Aksu bu konuda büyük destekte oldu.Bana iki şarkısını hediye etti. Ayrıca Türkçe’nin yanı sıra Farsça,Azerice, Arapça, Rusça, İngilizce ve Kürtçe şarkılar söylüyorum.
Yani çevrenizden büyük destek gördünüzmü ?
Denebilir... Bana “Yapamazsın” diyen de oldu, “Ülkene dön bence” diyen de... Sizin de bildiğiniz üzere, İran zorlu bir ülke... Hele ki İran’da kadın olmanın ne kadar zor olduğu ortada. Ama bana burada en büyük desteği sunan, beni her daim yüreklendiren avukatım Hüseyin Eriş’e minnettarlığımı belirtmek isterim. Benim yanımda oldu hep. En önemlisi de bana “Çok güçlü bir kadınsın, istersen yaparsın” diyerek beni yüreklendirdi. Ben de bu laf sayesinde bugün ayakta ve güçlü duruyorum. İstanbul’a gelmem ve yeni ufuklar aramamda önemli payı vardır.
İran demişken, oradaki hayatınız nasıldı?
Öncelikle, İran’da özgürlük yok. Yazarlarımız, asla görüşlerini yazamıyor. Konuşan cezaevine gidiyor. Baş örtüsü zorunluluğunu zaten biliyorsunuz. İran’da kadın olmak gerçekten çok zor.
Peki bundan sonraki planlarınız nedir?
Öncelikle yeni şarkılar var. Nigar Abdullahova’nın bir şarkısını okuyacağım. Sezen Aksu’nun iki şarkısını okudum ve hazır. Ayrıca yeni şarkım ‘Ben Buralara Yıkıla Yıkıla Geldim’in hazırlıkları devam ediyor. Benim için çok değerli bir şarkı.
Hangi şarkılar onlar?
‘Ben Sende Tutuklu Kaldım’ ve ‘Ben de Yoluma Giderim’.
Müzikten konu devam ederken, Türkiye’de beğendiğiniz sanatçılar kimler?
Sezen Aksu tabii ki... Ayrıca Derya Bedavacı, Bülent Ersoy ve Ebru Gündeş, sevdiğim ve beğenerek dinlediğim sanatçılar. Bir de Seda Sayan... Yeri çok başka. Herkese el uzatan deli bir kadın. (Gülüyor) Erkek sanatçılarda da Mustafa Ceceli ve Serkan Kaya’yı beğenerek dinliyorum.
Sanatçı kimliğiniz yanında bir de iş kadını kimliğiniz var. Neler yaptığınızı anlatır mısınız?
Şimdi yeni bir bayilik aldım. Ramonder. Yurt dışına ihracat yapıyorum. İran, Azerbaycan, Kıbrıs ve Irak’a satış gerçekleştiriyoruz. Ben Türkiye’yi çok seviyorum. Burası benim ikinci ülkem. Türkiye’nin bir avuç toprağını dünyaya vermem. Çocukken komşumuzun Türk gelini vardı. Bir de çocukları vardı, Deniz... Ona söylemiştim daha çocukken, “Bir geleceğim, Türkiye’de yaşayacağım” diye... İstediğim de oldu.
Bütün bu anlattıklarınıza dayanarak, güçlü bir karakter ve duruşunuz olduğu görünüyor.
Elbette ki hatasız kul olmaz, benim de var mutlaka... Ama kendime söz verdim, kendi ayaklarımın üzerinde duracağım diye. Ve hiçbir zaman Allah’ın bir kulunu kırmayacağım diye... Geçmişte yaşadığım onca şeyin ardından diyorum ki, “Sus, sakin ol ve dinle... Sıra bende!”
Bir de sizin spora meraklı olduğunuzu ve çeşitli spor dallarını yaptığınızmı?
Evet, özellikle at binmeyi, yüzmeyi çok severim. Karate siyah kuşak sahibiyim. Ayrıca atletizm ve jimnastik ile uğraştım. Ayrıca bu spor dallarında İran’da aldığım ödüller de var.
Peki çocuklarınız nasıl ?
Kızım 26 yaşında... Önce iç mimarlığı, ardından da dış mimarlığı bitirdi. Oğlum ise 24 yaşında. Bilgisayar mühendisliğini bitirdi ve hukuk okuyor. Kızım da şu anda üçüncü üniversite olarak inşaat mühendisliği okuyor.
İran mesleklerini yapabilecekler mi peki?
Hayır, özellikle kızım yapmayacak. Ama okuyup kendilerini bir yerlere getirsinler istiyorum. Hayatın ne getireceği hiç belli olmaz. Muhtemelen ablamın yanına Kanada’ya ya da abimin yanına Kıbrıs’a giderler. Belki de burada iş bulup burada kalırlar. Hatta böyle bir hayalim var. Onlarca ülke gezdim, hiçbir yer Türkiye gibi olamaz. Burada aç kalmazsın. Komşun kapını çalar, ekmeğini seninle paylaşır. Dünyanın en merhametli insanlarını ben Türkiye’de gördüm.
Peki bundan sonraki planlarınız neler ?
Öncelikle kitabım hazır. “Benim adım Melina: Ben bu dünyaya kadın olarak gelmeyi istemedim”. Ayrıca hayat hikayemin film olarak izleyiciyle buluşmasını ve ibret olmasını istiyorum ki bu konuda da çalışmaya başladık. Bir de ticari başka fikirlerim var. Onlar sürpriz.
İran Azerisiyim. 1981 doğumlu ve iki çocuk annesiyim. 2013’ü 2014’e bağlayan gece, Türkiye’ye mülteci olarak geldim. Güzellik merkezleri açarak burada ticari yaşantıma başladım. Akabinde gelinlik dükkanı ve atölyesi açtım. Burada bir de evlilik yaptım ancak sürdüremedik. Burada tekrardan okul hayatıma başladım. Bildiğiniz üzere İran’da kullandığımız alfabe bile farklı. Ben de her şeyi yeniden öğrenmek adına yeniden okumaya başladım. Türkiye’de önce açık liseyi bitirdim. İran’da okuduğum okulların burada denklikleri kabul görmüyordu. Ardından Başkent Oyunuculuk Akademisini bitirdim. Şu anda da radyo, televizyon ve sinema bölümüne kaydımı yaptırdım. Yani benim için öğrenmek, hayat boyu bitmeyecek bir istek diyebilirim.
İran’da ne üzerine eğitim almıştınız?
Laborant ve gazetecilik okudum. Orada gazetecilik yapıyordum. Ayrıca kitap yazdım. Çocukluktan da edebiyata da merakım vardı. İlk çalışmamı 9 yaşında yaptım ve o dönemde İran Cumhurbaşkanı’ndan 75 kitap ve üç adet tam altın hediye aldım. O zaman da İran’ın en küçük yazarı unvanını almış oldum.
Akabinde İran’da eğitim ve iş hayatından sonra Türkiye’ye gelmeye karar verdiniz. Buradaki hayatınız nasıl geçiyor?
Türkiye’ye geldikten sonra bir evlilik yaptım. Çok severek evlendim ama olmadı. Anlaşamadık. Ne yazık ki her şey hayatta insanın istediği, beklediği gibi olmuyor. Öyle olsaydı, insan kalemi eline alır kendi kaderini yazardı istediği gibi... Sonrasında İstanbul’a geldim ve bir arkadaşımın tavsiyesiyle oyunculuk ile tanıştım. Bugün halen menajerliğimi sürdüren Mevlüt Dede ile tanıştım. Bana büyük yardımları dokundu kendisinin. Hep arkamda durdu ve devam ediyor.
Bir de müzikle uğraşan, müzisyen bir kimliğiniz varmı?
O da başka bir arkadaşım sayesinde oldu. Bana “Sesin çok güzel, neden şarkı söylemiyorsun?” diye sordu. Önceleri hiç düşünmediğimi söyledim ama ısrar edince denemeye karar verdim. Suat Hocamla ve Temel Hocamla tanıştırdılar. Ben de iki hocamla çalışıp şarkı söylemeye başladım. Sezen Aksu bu konuda büyük destekte oldu.Bana iki şarkısını hediye etti. Ayrıca Türkçe’nin yanı sıra Farsça,Azerice, Arapça, Rusça, İngilizce ve Kürtçe şarkılar söylüyorum.
Yani çevrenizden büyük destek gördünüzmü ?
Denebilir... Bana “Yapamazsın” diyen de oldu, “Ülkene dön bence” diyen de... Sizin de bildiğiniz üzere, İran zorlu bir ülke... Hele ki İran’da kadın olmanın ne kadar zor olduğu ortada. Ama bana burada en büyük desteği sunan, beni her daim yüreklendiren avukatım Hüseyin Eriş’e minnettarlığımı belirtmek isterim. Benim yanımda oldu hep. En önemlisi de bana “Çok güçlü bir kadınsın, istersen yaparsın” diyerek beni yüreklendirdi. Ben de bu laf sayesinde bugün ayakta ve güçlü duruyorum. İstanbul’a gelmem ve yeni ufuklar aramamda önemli payı vardır.
İran demişken, oradaki hayatınız nasıldı?
Öncelikle, İran’da özgürlük yok. Yazarlarımız, asla görüşlerini yazamıyor. Konuşan cezaevine gidiyor. Baş örtüsü zorunluluğunu zaten biliyorsunuz. İran’da kadın olmak gerçekten çok zor.
Peki bundan sonraki planlarınız nedir?
Öncelikle yeni şarkılar var. Nigar Abdullahova’nın bir şarkısını okuyacağım. Sezen Aksu’nun iki şarkısını okudum ve hazır. Ayrıca yeni şarkım ‘Ben Buralara Yıkıla Yıkıla Geldim’in hazırlıkları devam ediyor. Benim için çok değerli bir şarkı.
Hangi şarkılar onlar?
‘Ben Sende Tutuklu Kaldım’ ve ‘Ben de Yoluma Giderim’.
Müzikten konu devam ederken, Türkiye’de beğendiğiniz sanatçılar kimler?
Sezen Aksu tabii ki... Ayrıca Derya Bedavacı, Bülent Ersoy ve Ebru Gündeş, sevdiğim ve beğenerek dinlediğim sanatçılar. Bir de Seda Sayan... Yeri çok başka. Herkese el uzatan deli bir kadın. (Gülüyor) Erkek sanatçılarda da Mustafa Ceceli ve Serkan Kaya’yı beğenerek dinliyorum.
Sanatçı kimliğiniz yanında bir de iş kadını kimliğiniz var. Neler yaptığınızı anlatır mısınız?
Şimdi yeni bir bayilik aldım. Ramonder. Yurt dışına ihracat yapıyorum. İran, Azerbaycan, Kıbrıs ve Irak’a satış gerçekleştiriyoruz. Ben Türkiye’yi çok seviyorum. Burası benim ikinci ülkem. Türkiye’nin bir avuç toprağını dünyaya vermem. Çocukken komşumuzun Türk gelini vardı. Bir de çocukları vardı, Deniz... Ona söylemiştim daha çocukken, “Bir geleceğim, Türkiye’de yaşayacağım” diye... İstediğim de oldu.
Bütün bu anlattıklarınıza dayanarak, güçlü bir karakter ve duruşunuz olduğu görünüyor.
Elbette ki hatasız kul olmaz, benim de var mutlaka... Ama kendime söz verdim, kendi ayaklarımın üzerinde duracağım diye. Ve hiçbir zaman Allah’ın bir kulunu kırmayacağım diye... Geçmişte yaşadığım onca şeyin ardından diyorum ki, “Sus, sakin ol ve dinle... Sıra bende!”
Bir de sizin spora meraklı olduğunuzu ve çeşitli spor dallarını yaptığınızmı?
Evet, özellikle at binmeyi, yüzmeyi çok severim. Karate siyah kuşak sahibiyim. Ayrıca atletizm ve jimnastik ile uğraştım. Ayrıca bu spor dallarında İran’da aldığım ödüller de var.
Peki çocuklarınız nasıl ?
Kızım 26 yaşında... Önce iç mimarlığı, ardından da dış mimarlığı bitirdi. Oğlum ise 24 yaşında. Bilgisayar mühendisliğini bitirdi ve hukuk okuyor. Kızım da şu anda üçüncü üniversite olarak inşaat mühendisliği okuyor.
İran mesleklerini yapabilecekler mi peki?
Hayır, özellikle kızım yapmayacak. Ama okuyup kendilerini bir yerlere getirsinler istiyorum. Hayatın ne getireceği hiç belli olmaz. Muhtemelen ablamın yanına Kanada’ya ya da abimin yanına Kıbrıs’a giderler. Belki de burada iş bulup burada kalırlar. Hatta böyle bir hayalim var. Onlarca ülke gezdim, hiçbir yer Türkiye gibi olamaz. Burada aç kalmazsın. Komşun kapını çalar, ekmeğini seninle paylaşır. Dünyanın en merhametli insanlarını ben Türkiye’de gördüm.
Peki bundan sonraki planlarınız neler ?
Öncelikle kitabım hazır. “Benim adım Melina: Ben bu dünyaya kadın olarak gelmeyi istemedim”. Ayrıca hayat hikayemin film olarak izleyiciyle buluşmasını ve ibret olmasını istiyorum ki bu konuda da çalışmaya başladık. Bir de ticari başka fikirlerim var. Onlar sürpriz.